22-28 Kasım 2010 Ağız ve Diş Sağlığı Haftası Etkinlikleri Başladı (22.11.2010)
22.11.2010
Değerli basın çalışanları,
Genel tıp alanında ağırlıklı olarak kamu tarafından verilen sağlık hizmetlerinin aksine, ülkemizde diş hekimliği hizmetleri mesleğin uygulanmaya başlandığı andan itibaren ağırlıklı olarak özel muayenehaneler aracılığı ile verilmiştir.
Bu durum, 2006 yılına kadar böyle devam ederken, sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde kamuda yoğun olarak açılan ağız-diş sağlığı merkezlerine 4/B (sözleşmeli) statüsünde diş hekimleri atanmaya başlanmıştır.
Hem diş hekimi istihdamı açısından hem de ağız-diş sağlığı hizmetine ulaşamayan dar gelirliler açısından başlangıçta olumlu karşılanan bu girişim, coğrafi dağılımdaki planlama hataları, koruyucu ve önleyici hekimlikten çok tedavi edici hekimlik uygulamaları ve bunun ileri tedavi kalemlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi, çalışan diş hekimlerinin özlük haklarının yok sayılması, çalışma şeklinin performans ağırlıklı olması gibi nedenlerle giderek hastaların, çalışan hekimlerin ve zaten sürecin dışında tutulmuş olan muayenehanelerin sıkıntıya düşmelerine neden olmuştur.
Muayenehanelere karşı iktidarların popülist politikalarıyla sistemli bir şekilde yürüttüğü tasfiye işlemi nedeniyle diş hekimleri işsizlikle yüz yüze kalmıştır. Muayenehanelerin de kamu hizmeti verdiğini kabul etmeyen anlayış, muayenehanesinde çalışan diş hekimini sağlık hizmeti vermek yerine ticari amaç güden ticaret erbapları olarak lanse etmekte, hiç tereddütsüz hekimle hastayı karşı karşıya getirmektedir.
Koruyucu ve önleyici hekimlik mi, tedavi edici hekimlik mi?
Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı 2010-2014 Stratejik Planı’nın AMAÇ-1 bölümünde “Koruyucu hekimlik uygulamalarının toplumun geniş kesimine ulaşmasını sağlamak ve böylece tedavi edici diş hekimliğine olan ihtiyacı azaltmak” şeklinde belirlediği hedefinden, AMAÇ-2 bölümünde “2014 yılı sonuna kadar tedavi edici ağız ve diş sağlığı hizmetlerini ülke genelinde yaygınlaştırarak ulaşılabilirliğini artırmak” olarak tashih ederek vazgeçilmiştir.
Yine bu Stratejik Plan içerisinde ağız ve diş sağlığı hizmetlerine ilişkin olarak;
- 250 bin nüfus üstü her ilçede en az 15 ünitli ve hekimli Ağız Diş Sağlığı Merkezi(ADSM) açılması,
- 100 - 250 bin nüfuslu her ilçede de en az 10 ünitli ve hekimli devlet hastanesine veya Ağız Diş Sağlığı Merkezi’ne bağlı Diş Tedavi ve Protez Merkezi kurulması hedeflenmiştir.
Açıklanan bu hedeflerde belirtildiği gibi yapılmak istenen aslında “koruyucu ve önleyici hekimlik” değil, tamamen tedaviye yönelik bir planlamadır. Adından da anlaşıldığı üzere amaç, tedaviye yönelik olarak “diş tedavi ve protez merkezi” açmaktır.
Şimdiye kadar bu konuda yapılmış olan bütün bilimsel çalışmalar, salt tedavi yaparak toplumun ağız ve diş sağlığını iyileştirmenin mümkün olmadığı yönündedir. Doğru olanın çürük dişi doldurmak ya da çekilmiş dişlerin yerine diş yapmak değil, anne karnından başlayarak uygulanması gereken koruyucu önlemlerle çürüksüz ve eksiksiz bir ağız için mücadele etmektir. Yoksa yapılan iş; “bataklığı kurutmak değil, sivrisinekleri öldürmek” anlamına gelir ki bu da tam anlamı ile ülke kaynaklarının heba edilmesidir.
Ayrıca Sağlık Bakanlığı yaptığı planlarda kamu ve özel çalışan diş hekimi sayılarını eşitleyeceğini söylemektedir. Bugün Türkiye’deki hem kamuda hem özelde çalışan mevcut diş hekimi sayısı 23 bin 500’dür. Bunun yaklaşık 6.900‘ü kamuda çalışmaktadır. Geri kalan 16 bin 600 diş hekimi halen ağırlıklı olarak muayenehanelerinde hizmet vermektedir. Bakanlığın planladığı gibi bu sayı eşitlense dahi 72 milyonluk ülkemizde sadece kamunun bu ihtiyacı karşılaması mümkün değildir.
ADSM’lerin coğrafi dağılımı
ADSM’lerin coğrafi olarak da yapılanmaları tamamen yanlıştır. Diş hekimi sayısının yetersiz olduğu ya da hiç diş hekiminin olmadığı bölgeler yerine diş hekimine ulaşımın kolay olduğu yerlere bu merkezlerin açılması yürütülen yanlış politikaların ürünüdür. Aynı sorun muayenehanelerin dağılımı için de söz konusudur. Özel muayenehanelerin yerleşimi konusunda da planlamanın yapılmamış olmasını doğru bulmadığımızı defalarca söyledik. Hekimlerin belli bölgelerde yoğunlaşarak birbirleriyle rekabet etmeleri yerine hiç hekimin olmadığı ya da çok az olduğu bölgelerde muayenehane açılmasının çeşitli yöntemlerle teşvik edilmesini, her bölgede nüfusa ve hekime başvuru kriterlerine göre bir planlama yapılması gerektiğini vurguladık. Bu planlamaların Sağlık Bakanlığı ve Dişhekimleri Odaları ile ortak yapılacak çalışmalarla daha verimli olacağını defalarca belirttik.
Tüm bu hususular muayenehaneler için dikkate alınmadığı gibi, ağız diş sağlığı merkezlerinin açılışlarında aynı yanlışlar yapılmıştır. Hala diş hekimlerinin yoğun bulunduğu yerlere ADSM açılmaya devam edilmektedir. Hal böyle olunca da eskiden diş hekimine ulaşamayan kesim yine hizmete ulaşmakta güçlük çekmektedir.
Bu durum, özelde diş hekimliği hizmeti veren meslektaşlarımız açısından da sorun yaratmaktadır. Çünkü doğal olarak ADSM’lerde kadrolu çalışan diş hekimlerinin maaşları, işletme giderleri devlet tarafından ödenmektedir. Teknisyenlik hizmetleri ve sarf malzemeleri ihale usulüyle çok ucuza satın alınmaktadır. Tüm bu ayrıcalıklarla hastalara ücretsiz hizmet verebilen ADSM’ler bulundukları bölgelerde mesleğini muayenehanesinde icra etmeye çalışan ve yardımcısının maaşından, aldığı malzemenin ücretine kadar her şeyi kendisi karşılamak zorunda olan diş hekimleriyle haksız bir rekabet içine girmektedir.
Muayenehanelerde sunulan hizmetin bedeli tamamen hastalar tarafından karşılanmakta, bu da hizmetin ulaşılabilirliğini etkilemektedir. ADSM’lerin bu bağlamda tekel olmaları hem hizmetin kalitesini etkilemekte hem de hekim seçme özgürlüğünün önünde bir engel oluşturmaktadır.
Bilimsel diş hekimliğinin 102. yılını kutlarken, tüm bu sorunlara karşın onurla sürdürdüğümüz mesleğimiz adına diyoruz ki;
*Kamunun ADSM açma ve diş hekimi istihdam etme politikası doğrudur ancak özel muayenelerin de kamu hizmeti verdiğini yadsımadan ADSM’lerin planlanması ve istihdamı haksız rekabet yaratarak özel muayenehaneleri yok etme üzerine değil, ülke kaynaklarını verimli kullanmak üzerine yapılmalıdır.
*Kamu ve özel diş hekimliği yatırımları ülkemizin ortak kaynaklarıdır. Özel yatırımların ve diş hekimlerinin atıl durumda bulunması ulusal kaynakların israfıdır. Bu bağlamda özel muayenehanelerin sistem dışında tutulması akılcı bir çözüm değildir.
*Ağız diş sağlığı hizmetleri piyasa koşullarına terk edilmemeli, devlet mutlaka sağlık hizmeti sunumu ve finansmanında sosyal devlet anlayışını sürdürmeli, kamu ve özel sağlık hizmet sunumunun bir arada birbirini tamamlayan bir anlayışa göre kurgulanması sağlanmalıdır.
*Hükümetin en kısa sürede;
· Diş ve dişeti hastalıklarının bir sağlık sorunu olarak değerlendirmesi,
· Kamuda koruyucu ve önleyici tedavilere öncelik vermesi,
· Ülke kaynaklarına göre öncelikli grup ve öncelikli tedavileri tespit etmesi,
· Sürdürülebilir bir uygulamayı başlatması,
· Kamunun muayenehanelerden hizmet alımını sağlaması gerekmektedir.
Önümüzdeki 22 Kasımların “halkın ağız ve diş sağlığının daha da iyileştirilebilmesi için neler yapılmalı” başlığının tartışıldığı, diş hekimlerinin mesleki gelecekleriyle ilgili kaygı taşımadıkları günler olması dileğiyle…
İstanbul Dişhekimleri Odası
Yönetim Kurulu