Sağlık çalışanları, boşanmak istediği eşi tarafından evinin 3.katından atılarak öldürülmek istenen hemşire arkadaşları için sokaktaydı. Bugün, arkadaşlarının çalıştığı yer olan Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplanan sağlıkçılar gerçekleştirdikleri basın açıklamasında, "kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine seyirci kalmayacağız, seyirci kalanları affetmeyeceğiz" dedi.
İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Tabip Odası, SES Şişli Şube ve Genel-İş 3 No’lu Şube tarafından çağrısı yapılan basın açıklamasında Odamız adına Yönetim Kurulu üyesi Feride Aktan bir konuşma yaptı.
BASIN AÇIKLAMASI
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON !
Her gün evlerde, sokaklarda, işyerlerinde onlarca kadının canına mal olan, onlarcasının yaşama hakkını elinden alan bir katliam yaşanıyor bu ülkede.
Kadına yönelik şiddet her yerde ! Cinayet, taciz, tecavüz, aşağılama her yerde!
Ve işte şimdi yanı başımızda, içimizde !
Geçen hafta Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden bir hemşire arkadaşımız, boşanmak istediği eşi tarafından 3. kattan atılarak öldürülmek istendi. Şu an Bezm-i Alem Vakıf Gureba Hastanesi yoğun bakım ünitesinde hayata tutunmaya çalışıyor.
Bu ülkede kadınlar boşanmak istediği için, çalışmak istediği için, daha fazla şiddet görmemek için, kendi hayatına dair kararları kendi almak istediği için öldürülüyor.
Bu ülkede kadınlar, sırf kadın oldukları için çalışma alanlarında daha fazla şiddete uğruyor, daha fazla ayrımcılığa maruz kalıyor, daha ağır koşullarda çalışmaya mahkum ediliyor.
Bu ülkede kadınlar şiddete boyun eğmemek için direndiğinde, ses çıkardığında “bir kadın olarak sus”la uslandırılmaya çalışılıyor.
Şiddetin faillerinin değil, şiddete uğrayanların cezalandırılmasının olağan hale geldiği, kadınlara yönelik suçlarda türlü indirimlerle toplumun adalet duygusunun zedelendiği, kadınlara her türlü eştisizliğin reva görüldüğü bir toplumsal yapının adım adım inşa edildiği bir memlekette, kadına yönelik şiddet uzakta yaşanan bir olay değil her birimizi içine alan, her birimizin her an karşı karşıya geleceği bir tehdit olarak tepemizde sallanıyor.
Sağlık emekçilerine yönelik şiddetten çok iyi bildiğimiz yapısal sorunlar, kadına yönelik şiddet sorununda da daha da ağırlaşarak karşımıza çıkıyor.
İktidar hem söylemi hem de uygulamalarıyla kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor, erkekleri cesaretlendiriyor. Kadınlar bu zihniyetin beslediği, cesaretlendirdiği şiddeti çeşitli boyutlarını evde, sokakta, işyerinde, eğitim ve sağlıkta, gündelik hayatın tüm alanlarına sirayet etmiş bir biçimde “ölümüne” yaşıyor.
Kadınlar, şiddete karşı etkili bir politika ve uygulama talep ederken, yasaların etkin kullanımını sağlamak, kadınların yaşam haklarını korumak devletin göreviyken biz ne görüyoruz?
“Kadının fıtratı farklı”, “eşitliğe inanmıyorum” gibi beyanlarla doğrudan şiddet kullanımını meşrulaştıran bir eşitsizlik zinciri kurduğunu!
Yetmiyor, ev içindeki şiddeti Adalet Bakanı’nın ağzından “uzlaşmazlık” diye tarif ediyor.
Yetmiyor, kadınlar şiddetin cezasının ne olacağının değil, şiddeti önlemek için ne yapılması gerektiğini tartışmak isterken topluma ha bire kısasa kısası, idamı, hadımı tartıştırıyor.
Yetmiyor, kadın katillerinin mafyatik yöntemlerle yine bir katil tarafından cezaevinde öldürülmesinden “içimizin soğumasını” salık veriyor. Bu geri yöntemlerle gerçek adalet talebimizin üzeri örtülüyor.
Dün bir hemşire arkadaşımızın 3. kattan atılmasına seyirci kalanlar, yarın bir diğerimiz sokakta, hastane koridorlarında, okulda, evde aynı eril şiddetin hedefi haline geldiğimizde de seyirci kalacaklar.
Tam da bu nedenle, biz sağlık emekçileri olarak, kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine seyirci kalmayacağımızı, seyirci kalanları affetmeyeceğimizi haykırmak için biraradayız!
Bu şiddeti doğuran ataerkil sistemi, devletin sorumluluğunu, bütüncül politikaların eksikliğini, eşitsizliği sorgulamaya, erkek adalet değil gerçek adaleti sağlayana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
Hemşire arkadaşımızın ve erkek şiddetiyle hayatları zapturapt altına alınmaya çalışılan tüm kadınların yanındayız.