TADS Haftası etkinlikleri, Pazar günü Grand Cevahir Otel'de gerçekleştirilen ve 16.Dönem Eğitim Komisyonu üyesi değerli hocalarımızın konuşmacı olduğu "Dijital Çağda Dişhekimliği" konulu bilimsel toplantının ardından 20 Kasım 2017 günü Atatürk Anıtı'na çelenk koyulması ile devam etti. Çelen törenine; 16. Dönem Yönetim, Denetleme ve Disiplin Kurulu üyeleri, Diş Teknisyenleri Odası Başkanı Muharrem Değerli, Odamızın geçmiş dönem yöneticileri, Oda aktivistleri katıldı.
Çelenk töreninden sonra aynı gün Oda merkezimizde bir basın açıklaması yapıldı. Başkan Prof.Dr. Turhan Atalay tarafından yapılan açıklamada, yüz yılı devirmiş bir mesleğin, daha kaliteli hizmet vermek için bilimsel gelişmeleri ve teknolojik yenilikleri takip etmekten başka sorununun olmaması gerekirken, bugün karşı karşıya bırakıldığı gerçeklerin buna olanak vermediği vurgulandı.
Prof.Dr. Atalay bugünkü sağlık sisteminden hekimlerin, eczacıların, dişhekimlerinin ve diğer sağlık çalışanlarının mutlu olmadığını, mutlulukları bir yana sorunun kaynağı olarak gösterildiklerini hatırlatarak bunun da hekimin değersizleştirilmesini, hedef gösterilmesini beraberinde getirdiğini ifade etti. Prof.Dr.Atalay konuşmasına şöyle devam etti: “İnsan yaşamının sorumluluğunu üstlendiğimiz ve onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda düzelmeyen yoğun ve yorucu çalışma koşulları, uzun süren çalışma saatleri, mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal fiziksel yüklenmenin getirdiği yıpranma, değersizleştirilen emeğimiz ve mesleki kimliğimiz, güvencesizlikle yaratılan geleceksizlik meslektaşlarımızı ölüme sürüklemektedir. Batman’da Dr. Engin Karakuş, Adana’da Dr. Ece Ceyda Güdemek'in ardından İstanbul’da tıp fakültesi öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu’nun yaşamına son vermesi bütün bunların sonucudur.”
Basın metninin tamamı:
Değerli basın çalışanları,
Ülkemizde ilk bilimsel Dişhekimliği 100 yıl önce İstanbul Dar-ül Fünun Tıp Fakültesi bünyesinde 1908 yılında Dişçi Mektebi olarak kurulmuştur. 1996 yılından itibaren de Dişhekimliğinin Kuruluş günü olarak kabul edilen 22 Kasım’ı “Dişhekimliği Günü” olarak kutluyoruz. Tüm meslektaşlarımızın Dişhekimliği Gününü günü kutluyoruz.
Yüz yılı devirmiş bir mesleğin, daha kaliteli hizmet vermek için bilimsel gelişmeleri ve teknolojik yenilikleri takip etmekten başka sorununun olmaması gerekirken, bugün karşı karşıya kaldığımız gerçekler ne yazık ki buna olanak vermiyor.
Öyle bir sağlık sistemi düşünün ki sadece “sözde hasta memnuniyeti” üstüne kurulmuş olsun. Bugünkü sağlık sisteminden ne hekim ne eczacı ne dişhekimi ve ne de diğer sağlık çalışanları mutludur. Mutlulukları bir yana sorunun kaynağı olarak gösterilmektedirler. Bu da hekimin değersizleştirilmesini, hedef gösterilmesini beraberinde getirmektedir. Hemen her gün hekime yönelik şiddet haberleriyle karşılaşmamızın temel nedenlerinden biri bu hedef göstermedir.
Bir yandan da insan yaşamının sorumluluğunu üstlendiğimiz ve onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda düzelmeyen yoğun ve yorucu çalışma koşulları, uzun süren çalışma saatleri, mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal fiziksel yüklenmenin getirdiği yıpranma, değersizleştirilen emeğimiz ve mesleki kimliğimiz, güvencesizlikle yaratılan geleceksizlik meslektaşlarımızı ölüme sürüklemektedir. Batman’da Dr. Engin Karakuş, Adana’da Dr. Ece Ceyda Güdemek'in ardından İstanbul’da tıp fakültesi öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu’nun yaşamına son vermesi bütün bunların sonucudur.
Ülkemiz Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetilir hale geldi!
Ülkemiz 2002 yılından bu yana kesintisiz tek parti iktidarı tarafından yönetilmektedir. Bunca yılın sonunda toplumun kılcal damarlarına kadar hâkim olmuş mutlak bir iktidar vardır. Bu iktidarın toplumu değiştirme, dönüştürme isteği hayatımızın her alanına ne yazık ki sirayet etmiş durumdadır. Bugüne kadar sağlık, eğitim, çevre ve yaşam, bu dönüştürme, değiştirme isteğinden payına düşeni almış durumdadır. Demokrasimize karşı gerçekleştirilmek istenen darbe sonrası ilan edilen OHAL ise bu süreci hızlandırmıştır ve ülkemiz KHK’larla yönetilir hale gelmiştir. Artık öyle bir noktadayız ki, dünya; bilimi, tekniği tartışırken biz ne yazık ki evrim teorisinin doğru olup olmadığını tartışıyoruz. Toplum çocuk yaşta evliliklerin engellenmesini talep ederken bir nevi bu durumu meşrulaştıran müftülük nikâhı ile karşı karşıya kalıyoruz.
Dişhekimliği yok ediliyor!
Uzun süren tek parti iktidarı döneminde gerek genel sağlık gerekse ağız ve diş sağlığı hizmetlerine bakıldığında; sağlığın giderek piyasalaştırıldığı, sermaye birikimine olanak sağlandığı, kamu-özel tekelleşmesinin önünün açıldığı, sağlık meslek mensuplarının ucuz iş gücü olarak emeklerinin değersizleştirildiği, tıp ve dişhekimliği fakültelerinin yalnız hasta bakılan yerler olarak algılandığı, eğitim ve araştırmanın geri plana atıldığı, sağlıkta şiddetin sıradanlaştığı, sağlık çalışanlarının değersizleştirildiği, sadece sayısal değerlere bakılan, hizmetin kalitesine, tıbbî kurallara uygunluğuna bakılmayan, özlük haklarına yansımayan yanlış performans sisteminin uygulandığı, ucuz iş gücü yaratmaya yarayan tıp ve dişhekimliği fakültelerinin hızla yenilerinin açıldığı, insan gücü planlamasının ve coğrafi dağılımın düzeltilmesine yönelik planlamanın yapılmadığı, meslek örgütlerinin yetkisizleştirilmeye çalışıldığı ve giderek yok edilmeye yönelik uygulamaların ardı ardına yürürlüğe konulduğu görülmektedir.
Meslek örgütleri hedefte!
İktidarın meslek örgütlerine karşı geliştirdiği refleks ise yetkisizleştirme, etkisizleştirme, meslektaşlarıyla karşı karşıya getirme olarak ortaya çıkıyor. Mesleğimize vurulan en son darbe de 03 Şubat 2015 tarihinde yayınlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte yapılan değişiklikler oldu. Bu yönetmelik değişikliğinin hazırlık sürecinden itibaren Türk Dişhekimleri Birliği ve dişhekimleri odalarının yok sayıldığı, devre dışı bırakıldığı bu yönetmeliğin yayınlanması giderek artan, “ben yaparım, olur” diyen, otoriterleşen yönetim anlayışının ürünüdür.
Bu anlayışı bilimsel gerçekliği olmayan, spekülatif, konunun uzmanlarına danışılmadan yapılan açıklamalarda da görmek mümkündür. Son dönemde sosyal medyada yayılan ve AKP’li bir milletvekili tarafından yapıldığı anlaşılan diş macununun içinde bulunan florürün insanları koyun gibi yaptığı yönündeki açıklamalar da bu durumun vahim örneklerinden biridir…
Ağız-diş sağlığı, genel sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır;
Ağız hastalıkları ile sistemik hastalıklar arasındaki ilişkiler hakkındaki bilimsel kanıtlar her geçen gün artmaktadır. Bulaşıcı olmayan hastalıklar (kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve kanser) ve ağız hastalıkları aynı risk faktörlerini (sağlıksız beslenme, tütün ve alkolün zararlı kullanımı) paylaşmaktadır. Sonuç olarak, Dişhekimleri ve genel Tıp doktorları arasında multidisipliner ve gelişmiş bir işbirliği yaklaşımına artan bir gereksinim bulunmaktadır.
Diyabet ve ağız ve diş sağlığı ilişkisi;
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Dişhekimleri Birliği (FDI) yayınladıkları raporlarda, kronik hastalıklardan her yıl yaklaşık 36 milyon insanın öldüğünü bildirmektedir.
Diyabet tüm dünyadaki toplumların sağlığını etkileyen ciddi kronik hastalıklardan en önemlisidir. Diyabet, yaşamın her döneminde ortaya çıkabilen ve hayat boyu süren bir hastalıktır. Tedavi edilmeyen ve kan şekeri regülasyonu sağlanamayan diyabetlilerde kısa bir süre içinde ciddi organ hasarları ortaya çıkabilmektedir.
Yapılan çalışmalar, Tip 2 diyabetlilerin %80-100’ünde, Tip 1 diyabetlilerin de önemli bir bölümünde ağız ve diş sağlığında sorunlar olduğunu göstermektedir.
Dişhekimlerine özellikle diyabetin kontrolü ve konusunda ve yaşam kalitesinin artırılmasında önemli görevler düşmektedir.
* Dişhekimleri, ağız muayenesi sırasında diyabetin ağız bulgularını ve neden olduğu komplikasyonları değerlendirerek Diyabetin erken tanısına yardımcı olabilirler.
* Diyabet hastalarında gerek koruyucu önlemler gerekse ağız-diş tedavileri ve hastaların izlenme süreçleri içerisindeki yaklaşımlar, ağız-diş sağlığının korunmasının yanı sıra diyabetin metabolik kontrolünü de kolaylaştırır.
* Diyabetik hastalarda sistemik komplikasyonların yanı sıra ağız-diş komplikasyonlarına da sıklıkla rastlanmaktadır. Her diyabetli hasta mutlaka ağız-diş sağlığı ile ağızdaki bu olası komplikasyonlar açısından değerlendirilmelidir.
Kanser ve ağız-diş sağlığı ilişkisi;
Son yıllarda kanser olgularında ciddi artışlar görülmektedir. Birçok kanser türünün bazı önlemlerle engellenmesi mümkündür. Ağız kanserleri de dişhekimleri tarafından kolaylıkla, erken safhada saptanabilen kanser türlerindendir. Genel ve ağız sağlığımız için her 6 ayda bir dişhekimine gidilmesi gerekir. Dişhekimlerinin, hastaları kanserin risk faktörleri konusunda bilgilendirmesi, sigara ve aşırı alkol kullanımının bırakılması konusunda motive etmeleri gerekmektedir. Kanser tedavisinin ağız içinde birçok yan etkisi meydana gelebilir. Kanser hastalarının, tedavi öncesinde, tedavi süresinde ve sonrasında ağız sağlıkları için dişhekiminin yardımına ihtiyaçları vardır ve her zaman destek verileceği bilinmelidir.
Son olarak; dünyaya ilişkin, ülkemize ilişkin, mesleğimize ilişkin kaygılarımız bu denli üzüntü verici iken ve toplumsal olarak “iyi olma” halinden bu kadar uzaklaşmışken “böyle gitmez, böyle gitmemeli” dediğimiz ne varsa söylemeye, çözüm aramaya devam edeceğiz. İnsan olarak, hekim olarak sorumluluğumuzun büyük olduğunun bilincindeyiz.
Bu sorumluluk bilinciyle bir kez daha hatırlatıyoruz:
6.Ağız-diş sağlığı hizmetlerinin nitelikli ve sürdürülebilir olması için, ulusal bazda koruyucu temelli ağız-diş sağlığı hizmet sunumu için sağlık sistemi içine serbest çalışan dişhekimleri dahil edilmelidir.
7.Plansız açılan dişhekimliği fakültelerinden mezun olan genç dişhekimlerinin ucuz işgücü olarak görülmesinden vazgeçilmelidir.
8.Meslek örgütlerinin yetkisizleştirildiği ve giderek yok edilemeye çalışıldığı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Söylüyoruz, düzeltilmediği sürece de söylemeye devam edeceğiz: Bizi tüketen hastalıklar değil sağlıktaki yanlış politikalardır. Bu politikaların yarattığı hasarın tespitinde de erken teşhis önemlidir; her türlü gecikme telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilir. Sağlıkta her şeyin para olmadığı, aslolanın hekimlik olduğu bir sistemin uygulandığı, birlikte üretebileceğimiz ve başarabileceğimiz, meslek birliklerinin sesine kulak verilen demokratik ve çağdaş bir yaklaşım ve bir ülke istiyoruz.
İstanbul Dişhekimleri Odası
Yönetim Kurulu