Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine, Şiddete Boyun Eğmeyeceğiz!
8 Mart 1857’de New York'ta tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler; eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma, doğum izni gibi insanca yaşama ve çalışma koşulları için eşitlik mücadelesi başlattı. Bu haklı talepleri karşısında çok sayıda kadın işten atıldı. Bunların protestosu esnasında çatışmada, atölyelerde çıkarılan yangında, 129 kadın boğularak, yanarak öldü. Bundan elli üç yıl sonra, kadın insan hakları alanında mücadele eden bir başka kadın Clara Zetkin, 8 Mart'ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önererek kadınların mücadelesini tarih sayfalarına yazdırdı.
8 Mart Dünya Kadınlar günü, kadınların hak ve statüsü açısından gelinen noktaya dikkat çekmek, toplumu ve ilgili mercileri bu konuya yönlendirmek, toplumda eşit vatandaşlar olarak yer alacağımız günler için demokratik taleplerimizi haykırdığımız dayanışma günüdür.
CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, ICPD, Pekin 4.Dünya Kadın Konferansı, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi uluslararası yapılmış birçok sözleşmeye ve kabul edilmiş kanunlara rağmen kadınlar, hâlâ sadece kadın oldukları için negatif ayrımcılığa uğramaktadır. Taahhüt edilen pek çok söz hâlâ yerine getirilmemiştir.
Eğitim ve iş bulmada kadın erkek eşitliği sağlanamamış ve kadınların kurumsal alanda rol almaları, karar verici konumda olmaları eşitlikten hâlâ çok uzaktadır. Sağlıkta da istenilen düzeyde olmadığımız oldukça açıktır. Anne ölümleri gelişmiş ülkelerin 10 katıdır ve bunun yüzde 80’i önlenebilir ölümdür.
Kadına yönelik şiddet, namus cinayetleri, çocuk gelinler gibi kabul edilemez uygulamalar hâlâ sürmektedir. Ülkemizde 2021 yılının ilk 65 gününde 67, 1 yılda ise toplam 408 kadın katledildi. Son 7 yılda ise kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Covid-19 pandemisi ile ev içi şiddeti ve yoksulluk daha da artmıştır. Dünyadaki en yoksul insanların yüzde 70’i kadınlar olup yüzde 25-50 oranında daha az ücretlerle çalışmaktadırlar.
Yasaların varlık ve meşruiyeti, temel hak ve hürriyetlerin korunmasıdır. Kadının, emek, beden ve yaşam hakkını koruyamayan yasaların da hiçbir meşruiyeti yoktur. Ülkemizde kadın cinayetlerindeki akıl almaz artış, her türden gerekçe ile uygulanan iyi hal veya haksız tahrik indirimleri kadının yasa eliyle değersizleştirildiğini, yeni kadın cinayetlerine davetiye çıkarıldığını bizlere göstermektedir.
Bu bağlamda kâğıt üzerinde kalan mevzuat değişiklikleri değil, yasaların işlerlik kazanması, bu doğrultuda toplum eğitimi ve bilincinin oluşturulması gerekmektedir. Şiddeti cezalandırmanın yanında şiddetin önlenmesi en başta kamu otoritelerinin asli görevidir.
Sorun, mevcut yasalarda değil, yasaların cinsiyetçi bir yaklaşımla uygulanmasında olup öncelikli ve acil olarak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun etkin biçimde uygulanmalı, mevcut yasalar cinsiyet ayrımcılığı yapmayacak biçimde uygulanmalı ve şiddetin engellenmesi bir devlet politikası olmalıdır.
Kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin arttığı, emeğinin değersizleşip yoksullaştığı, Covid-19 pandemisi ile mevcut sorunların daha da derinleştiği bu günlerde, kadınlar alanlara çıkarak kendilerine yaşatılanın kader olmadığını, yaşamlarının her alanında karşılaştıkları eşitsizliğe, haksızlığa, şiddete karşı el ele ve hep birlikte dur demektedirler.
Kadın dayanışmasının en eğlenceli günüdür. Ve bunu mutlaka değiştireceklerini haykırmaktadırlar.
Bedenimize, emeğimize, kimliğimize sahip çıkacağız.
Boyun eğmeyeceğiz.
İstanbul Dişhekimleri Odası Kadın komisyonu