Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Prof.Dr.Taner YÜCEL, 1 Aralık Dünya AIDS[1] Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, hastalığın erken teşhisinde dişhekimlerinin önemli rol oynadıklarını belirtti.
AIDS’in 1,5–11 yıl sürebilen sessiz dönemden sonra vücudun savunma sistemini yavaş yavaş çökerten bir hastalık olduğunu ifade eden YÜCEL, HIV virüsünün ve AIDS hastalığının artışına karşın bilinç düzeyinin yükselmesine dikkat çekerek dişhekimlerinin ağız içi ve dışı muayene sırasında hastalığın ön belirtilerini fark edebileceklerini, böylece hastalığın tedavisine bir an önce başlanması konusunda katkı sağlayabileceklerini vurguladı.
Prof.Dr.Taner YÜCEL, 2013 yılının Ağustos ayında, Türk Dişhekimleri Birliği’nin ev sahipliğini yapacağı 101. Dünya Dişhekimliği Birliği (FDI) Kongresi kapsamında, genel sağlık ve ağız diş sağlığı açısından oral tıp bilimlerindeki son gelişmelerin yanı sıra HIV virüsünün ağız içi bulgularına dayanan erken dönem tanısında dişhekiminin rolü konusuna da yer vereceklerini belirtti.
HIV virüsü taşıyan hastaların çoğunluğun bu durumun farkına varmayarak, tedaviye başlama zamanını geciktirerek ölüm riskinin artırmasına neden olduğunu belirten
YÜCEL, HIV virüsü taşıyan bireylerin hastalıkları sırasında ve hastalığın teşhisinde dişhekimlerinin üstüne düşen görevleri yerine getirmelerinin, gerek ağız diş sağlığının korunması gerek genel sağlık bağlamında toplumdaki farkındalığın sağlanması açısından büyük önem taşıdığının altını çizdi. YÜCEL, hekimin tedavi edeceği tüm hastaları potansiyel enfeksiyon riskine sahip olarak düşünerek optimum hijyenik çalışma koşullarına uyarak çalışması durumunda virüsün hekime bulaşma riski olmayacağını söyledi.
YÜCEL, erken teşhiste, “Ağız dışı muayene esnasında alt çene altında bulunan ve 3 aydan daha uzun süredir geçmeyen 1 ya da 2 servikal lenf nodülü”, “Dil üzerinde görülen ve yerinden kolayca uzaklaştırılabilen beyaz peynir benzeri yamalar olarak görülebilen mantar enfeksiyonu (oral kandida lezyonları)”, “Dil sırtında görülen kıllı lökoplaki ve hastaların kullandıkları ilaçlara bağlı gelişen ağız kuruluğu ve bununla beraber artan yaygın çürükler”, “Sık sık tekrarlayan dişeti kanamaları, gingivitis ve periodontal doku hastalıkları” gibi belirtilerin en önemli bulgulardan bazıları olduğunu ifade etti.
[1] AIDS, insan immun yetmezlik virüsü (HIV) ile enfekte olduktan sonra ortaya çıkan klinik durumun en şiddetli halidir. HIV, cinsel ilişki yoluyla mukozal membranlardan, virüsle kontamine olmuş kan ve kan ürünlerinden veya anneden fetusa ya da yeni doğana geçmektedir. 80’li yıllarda baş gösteren AIDS, Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organisation-WHO) verilerine göre günümüzde her 10 dakikada bir kişiye bulaşmakta olup, dünyada 40 milyondan fazla insanı etkileyen, 25 milyon kişinin bu nedenle hayatını kaybettiği ve bunlarında büyük çoğunluğunun gelişmekte olan ülkelerde görüldüğü ciddi bir hastalıktır. Bu sendrom, uzun yıllar sürebilen sessiz dönemden sonra çeşitli fırsatçı enfeksiyonların, neoplazmalar veya hayatı tehdit edici diğer rahatsızlıkların gelişmesine neden olabilmektedir.