Sağlık Bakanlığı tarafından bir yandan hastaların her türlü verisinin zorla toplanmasına yönelik baskı yapılırken diğer yandan geçtiğimiz yıl yayınladığı bir genel yazıda, kişisel verilerin ilgilinin açık izni olmaksızın toplanamayacağını açıkladığı görülmektedir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından yayınlanan 2.10.2012 tarihli “Güvenlik kameraları ve biometri teknolojisinin sağlık tesislerinde kullanılması” konulu yazıda hastanelere kurulacak güvenlik kameraları, telefon görüşmelerinin kaydedilmesi ve mesai takibi için biometri teknolojisinden yararlanılması başlıkları altında açıklamalarda bulunulmuştur. Buna göre kişisel veri tanımı “…fertlerin toplum hayatı ile iştiraki neticesinde, toplumun diğer fertleri ile paylaştığı ve paylaşmak mecburiyetinde kaldığı alanlar dışında kalan kısmı…” şeklinde tanımlanarak, bunun her türlü müdahaleye karşı koruma altına alınmış olduğu ve bu durumun istisnalarının da sayılmak suretiyle belirtilmiş olduğu iade edilmiştir.
Bu bağlamda, hastanelerde genel alanların kamera ile izlenmesinde kameraların görünür olması ve izleme yapıldığının açıkça belirtilmesi; kamu hizmetine erişimde kullanılacak telefonlardan dinlenmeden görüşme yapılabilmesine ilişkin seçeneğin de sunulması gerektiği hukuksal dayanaklarıyla birlikte açıklanmıştır.
Son olarak, hastaların hizmet alabilmesi için SGK tarafından zorunlu tutulan biometrik veri toplanması hususunda yapılabilecek değerlendirmelere ışık tutabilecek açıklama da yapılmıştır. Buna göre, “kişisel veri kapsamında olduğunda tereddüt bulunmayan ve şahsa mahsus özellikleri yansıtan, parmak izi, göz retinası, iris, yüz şekli, ses, imza, avuç içi vs. gibi karakteristiklerin ölçülerek, bu bilgilerin bilgisayar sistemleri ve veri bankalarına kaydedilmesi suretiyle kimlik doğrulaması yapabilen cihazların kişilerin açık rızaları olmaksızın- mesai takibi maksadıyla kullanılmasının hukuken uygun olmadığı…” ortaya konulmuştur. (www.tdb.org.tr)
İlgili Yazıya Ulaşmak İçin Tıklayınız