3 Şubat 2015 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’in yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açılmıştır.
Türk Dişhekimleri Birliği tarafından 9 Mart 2015 tarihinde Danıştay’da açılan davada ülkemizde ve dünyada genel olarak dişhekimliği hizmetlerinin nasıl sunulduğu, bu hizmetin ülkemizde kamu dışında sunulmasına ilişkin kural ve uygulamalar ile Sağlık Bakanlığı’nın bu alanda yönetmelikle düzenleme yetkisinin sınırlarına ilişkin bilgi verildikten sonra 3 Şubat 2015 tarihinde Yönetmeliğinin çıkartılmasına ilişkin sebepler paylaşılmış ve aşağıdaki başlıklarda hukuksal değerlendirmeler yapılarak ilgili hükümlerin öncelikle yürütmesinin durdurulması, sonra da iptali istenmiştir.
Sağlık kuruluşlarının sermaye konulup kâr beklenen ticaret müesseselerine dönüştürülmesi anlamına gelen, bu yönüyle dişhekimliğinin etik ve mesleki kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak ve sadece hastanın yararını gözeterek yapılmasında önemli tahribata yol açabilecek nitelikteki ağız diş sağlığı merkezlerine, dişhekimi olmayanların ortak olabilmesine olanak sağlayan düzenleme, Yönetmeliğin ana düzenlenme sebebidir. Yönetmelik taslağının ortaya çıktığı ilk andan itibaren dişhekimleri, Odalar ve Birliğin kesinlikle olmaması gerektiğini Bakan düzeyinde de ifade ettiği bu kuralın; hiçbir değişiklik yapılmadan Yönetmelikte yer bulması Yönetmeliğin neden değiştiğine ilişkin soruların da cevabını oluşturmaktadır. Bu hüküm kamu kuruluşları dışında dişhekimliği hizmet sunumunu önemli ölçüde değiştirme ve en önemlisi toplumun nitelikli ağız diş sağlığı hizmetine yaygın ve güvenilir biçimde erişme hakkına ciddi zarar verebilecek niteliktedir.
Dava dilekçesinde; dişhekimliğinin temel hizmet sunum yeri olan muayenehaneler aleyhine getirilen, muayenehanelerin açılmasını ya da buralarda çalışacak olanları kısıtlayan düzenlemelerin de iptali istenmiştir. Bu çerçevede muayenehanelerin açılmasında bildirimi yeterli sayan yasal düzenlemeye karşın ruhsatname düzenlenmeden faaliyet gösterilememesi, muayenehanede çalışabilecek kişilerin sınırlandırılması, müşterek muayenehanede diş ünitinin ortak kullanılamamasına, açıldığı binanın kat adedine göre muayenehane zeminde de kurulsa binada asansörün zorunlu tutulmasına, “resmi çalışma saati” dışında çalışmayı nöbet olarak niteleyip muayenehanede ancak ruhsatında yazılı saatler arasında hizmet verilebileceğine, yangına karşı önlemlerin alındığına ilişkin belgeden yapı kullanımı izin belgesi zorunluluğuna ve muayenehane ölçekli planının yetkili mimar tarafından çizilmesi şartına, muayenehanede bulundurulması zorunlu cihazların asgari standart yerine optimal olarak belirlenmesinin sağlık hizmetinin sunulmasındaki etkileri tartışılarak hizmet sunumunun niteliğini artırmaya yönelik olmayan düzenlemeler ortaya konulmuştur.
Muayenehane ile ilgili azami sınırlamaya gidilirken poliklinik ve merkez şeklinde kurulan sağlık kuruluşlarına ise şube açmaktan, çalışanlara birden çok sağlık kuruluşunda çalışma izni verilmesine kadar pek çok düzenleme ile zincir sağlık kuruluşlarının yaratılmasına olanak veren; birden çok yerde çalışılma konusunda da Odanın iznini aramayan düzenlemeler de davaya konu edilmiştir.
Poliklinik ve merkezlerde muayene odalarının mutlaka gün ışığıyla aydınlatılmasının zorunlu tutulmasından, üç kişinin çalıştığı poliklinikten 5 tuvalet 2 soyunma-giyinme odası isteyen, poliklinik ve ağız diş sağlığı merkezlerinde yangına karşı önlemlerin alındığı, binanın depreme dayanıklılığı ve yapı kullanım izni belgelerini isteyen düzenlemeler de sağlık hizmet sunumuyla ilgisiz olması ve ülkemizdeki özellikle eski yapılarda bu belgelerin sağlanmasının imkansız olması sebebiyle pek çok yerde sağlık kuruluşu açılacak bina bulunamayacağı ya da yeni binaların yaratacağı maliyetin sağlık hizmetine yansıyacağı; dolayısıyla sağlık hizmetinin yaygın ve en az maliyetle sunulabilmesini kısıtlayacağı gerekçesiyle dava konusu yapılmıştır.
Yönetmelikte sağlık kuruluşlarında nöbet usulüyle hizmet sunulması düzenlenmiş ancak bu sürede hizmet sunacak dişhekimi ve diğer çalışanların haklarının korunmasını sağlayacak herhangi bir düzenleme yapılmamış olması da çalışanlar ve hizmete etkisi boyutuyla değerlendirilmiştir.
Sağlık Bakanlığı’nın yetkisi olmamasına karşın tabela ile ilgili düzenleme yapılmasından tanıtım adı altında reklam yapılmasına zemin oluşturulmasına; sokak ismi değiştiğinde ruhsatın yenilenmesinden, poliklinikte varlığı şart olmayan sterilizasyon ünitesinin olmaması durumunda hizmet alım sözleşmesi istenmesine, ülkemizde yeterli sayıda olmamasına karşın üç dişhekimine bir diş teknikerlerinin şart koşulmasından, belli bir marka cihazın sağlık kuruluşunda zorunlu tutulmasına ve poliklinikte 5 ünitten fazla bulunduğunda panoramik röntgenin zorunlu tutulmasına kadar ayrıntı niteliğindeki bir kısım düzenlemeler de hukuka uygunluk ve hizmetin nitelikli olarak yürütülmesine katkısı bağlamında tartışılmıştır.
Diğer yandan, teknik inceleme ve denetim ekiplerinin oluşturulmasında dişhekiminin hakları koruyacak olan Dişhekimleri Odası temsilcisine yer verilmemiş olması, denetim periyodunun muayenehane ile ağız diş sağlığı merkezinde aynı belirlenmesi ve denetimin rehberlik fonksiyonu gözetilerek bildirimli gerçekleştirilmesine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiş olması da, düzenlemenin yapılmasında hizmet sunumunun geliştirilmesinin gözetilmediğini ortaya koymaktadır.
Sağlık kuruluşlarına uygulanacak yaptırımlar da dengesiz belirlenmiştir. Dişhekimi olmayan birinin hizmet sunduğu saptandığında sağlık kuruluşu 10 gün kapatılırken dişhekiminin doktora belgesini uzmanlık belgesi gibi sunduğu anlaşılırsa sağlık kuruluşu 3 ay kapatılmaktadır. Her ne kadar iç dengesinde çeşitli sorunlar barındırsa da ayrıntılı bir yaptırımlar dizgesi oluşturulmuş iken; Yönetmeliğin bir torba maddesiyle, toplumun ya da sağlık hizmeti alanların sağlığını olumsuz etkileyeceği düşünülen durumların varlığı gibi oldukça soyut bir gerekçeyle Valiliğe sağlık kuruluşunu geçici olarak kapatma yetkisi verilmiş olması da kabul edilemeyecek bir düzenleme olarak değerlendirilmiştir.
Diğer taraftan; Akademik Mesleklerin hemen tamamında geçerli olan sürekli eğitimin, dişhekimliğinde de önemli olduğu kuşkusuzdur. Akademik bilginin ‘yarılanma ömrü’ ve dişhekimliği teori ve uygulamasındaki bilimsel gelişmeler dikkate alındığında, lisans eğitimindeki bilgiyle bir ömür boyu etkin dişhekimliği hizmeti sunulamaz. Bu bakımdan, sürekli mesleki eğitim yönetmelikle zorunlu tutulamazsa da en azından mesleki gelişim eğitimlerini teşvik eden, destekleyen bir takım hükümlere Yönetmelik’te yer verilmesi mümkün ve gereklidir. Bu yönde en küçük bir hükmün bulunmamasından dolayı Yönetmeliğin tamamı “eksik düzenleme sebebiyle” hukuka aykırıdır.
TÜRK DİŞHEKİMLERİ BİRLİĞİ